EMPATİ YAPARSANIZ KÖTÜ HEKİMLİK YAPAMAZSINIZ

Sayın Prof. Dr. Günter Hafız, “Her hastayı empatiyle değerlendiririm; kendim için ne isterdim? Genç meslektaşlarıma da öneririm, o zaman kötü hekimlik yapmanız mümkün değil” dedi

Bugün konuğum, baş-boyun kanserleri cerrahisi dünyasında önemli bir isim Sayın Prof. Dr. Günter Hafız... Hafız’la başarı öyküsünü, yeni teknolojilerle kanser tedavisini ve hastalığı erken evrede yakalamanın önemini konuştuk.

- Onkolojik cerrahiler her türde zor ama baş-boyun kanserlerinin cerrahisi çok daha zor, fonksiyonlu ve bir o kadar da hareket etmesi zor bir bölge... Siz bu bölgede çok başarılısınız. Bu başarının öyküsünü dinleyebilir miyiz?

Sevgi dolu iltifatlarınız için teşekkür ederim. İnsan, hocalarının yaptıklarının üzerine koyarak gelişiyor.

İstanbul Tıp Fakültesi gibi, geçmişinde Safa Karatay, Behbut Cevaşir, Nermin Başerer’lerin olduğu baş-boyun ile yoğrulan bir klinikten geliyorum. Ben onların, gençler de bizim yaptıklarımızın üzerine daha fazlasını koyarak devam edecekler. Bilim böyle ilerliyor zaten; öncekilerin yaptığı doğru ve yanlışların üzerinden... Böyle bir okuldan geldiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Onkolojik cerrahiler hayati olduğu için zor ama baş-boyun cerrahisinde fonksiyon da bekleniyor. Hastalığın gidişatı fonksiyonları ile paralel; iyiye gitse de fonksiyonlar kötüye gidiyorsa başarı hanesine yazamıyoruz.

Her hastayı empatiyle değerlendiririm; kendim için ne isterdim? Genç meslektaşlarıma da öneririm, o zaman kötü hekimlik yapmanız mümkün değil. Ayrıca eksikliğimizi bildiğimiz durumlarda hastaya dokunmayıp, daha iyi bir hekimden destek almayı öneririm.

- O empati biz genç meslektaşlarınız için de örnek. Ben de nasibimi aldım bundan; kimin nerede neye ihtiyacı varsa siz oradasınız.

Şöyle düşünüyorum; biri benden bir şey istiyorsa ihtiyacı vardır. Tabii ailem ne düşünüyor sormak lazım, zamanı onlardan çalıyorum. Ama eşimin de baş-boyun cerrahı olması, beni daha kolay anlamasını sağlıyor. İki oğlum ise normalin bu olduğunu sanarak büyüdü. Büyük oğlum plastik cerrah ve artık fedakâr olmadan doktorluğun yapılamayacağını biliyor.

- Baş-boyun kanserlerinin, hastalığa özel belirtileri yok, her şeyle karışabiliyor. Erken evrede yakalamak ne kadar önemli?

Her disiplindeki doktorla paylaştığımız mesaj bu; ne kadar erken yakalarsak, o kadar faydalı oluruz. Erken yakalamanın yolu da hastayı yakalayacak meslek grubunun; diş hekimi veya doktorların ön bulgulardan haberdar olması.
Bazı bulgular çok baş-boyuna özgü, mesela ses kısıklığı. İhmal edilmemesi gerekiyor, en önemli bulgusu. Geçmeyen bazı ağız içi veya dudak ağrıları, tarif edilemeyen boyun, kulak ağrıları, şişlikler asla atlanmaması gereken bulgular. Tek taraflı kanama veya burun tıkanıklığı erişkinde mutlaka araştırılmalıdır. Tek taraflı işitme kaybı, nazofarenks kanseri bulgusu olabilir. Çocukluk çağında bunlar iltihaba bağlı olabilir ama erişkinde mutlaka geniz kanseri açısından değerlendirilmeli. Yanak, boyunda sıra dışı şişlikler, ihmal edilmemesi gereken bulgular.

- Baş-boyun kanserli hastalar hangi durumda cerrahi veya radyo kemoterapi ile tedavi edilmeliler?

Mesleğe ilk başladığım zamanlar hasta, tutanın elinde kalıyordu. Ancak artık sevinerek görüyorum ki bütün hastalar konsey tarafından ele alınıyor. Konseyde ayrı dallardan insanlarla birlikte karar vermek çok önemli.

“Cerrahide yapacaklarımız çok ağır, bunu başka şekilde tedavi edelim” dediğinizde, hasta radyoterapi veya medikal onkolojinin verdiği tedavileri çok daha kolay kabul ediyor. O yüzden ortak akıl ve sonuçları beraber değerlendirmek en iyi sonuca ulaşmamızı sağlıyor.

‘Yaşam kalitesi arttı’

- Yeni teknolojilerle, kanserin tedavisi kadar hayat kalitesi de öne çıkıyor. Yeni haberler var mı?

Cerrahide daha az hasar yaratmak, endoskopinin kullanımı, robotik cerrahilerle alana daha rahat ulaşmak, lazerle keserek kanamayı azaltmak gibi yeni avantajlarımız var. Büyük kesiler yapmadan bir sürü büyük cerrahiyi yapmak mümkün. Radyasyon onkolojisi için de aynı şeyler geçerli, yaşam kalitesi arttı. Kısacası teknolojik gelişmelerden baş-boyun kanserleri de nasibini aldı. Ayrıca anestezide gelişmeler, yoğun bakımlardaki iyileşmeler ömürlerine kalite kattı. Öncesinde ses telleri alınan bir hastanın trakeotomiye (deliğe) mahkum kalarak yaşaması insanlar için açık bir tabuydu. Artık dünyanın sonu değil; kişiler yiyor, içiyor, konuşuyor.

- Baş-boyun kanserlerinde tedavi sonrası rehabilitasyon çok önemli. Ülke olarak biz neredeyiz sizce?

Gerideyiz. Birçok ülkede yardımcı sağlık personeli hekim sayısının üzerindedir. Ülkemiz ise bu sayıda çok geride. Özellikle etkin olacak kişilere yeni yeni lisansüstü eğitim verilmeye başlandı. Başka ülkelerde KBB’ci başına 3-4 kişi varken bu insanlardan ülkemizde 50-60 KBB uzmanına bir kişi bile düşmüyor. Onların sayısı arttıkça yaşam kalitesi artacaktır. Buna dönük merkezlerin sayısı da az. Kişilerin hem ameliyat sonrası rehabilitasyonunun yapılacağı hem de terminal dönem hastaların zamanını geçireceği kamu ve özel merkez eksikliği ülkenin temel sorunlarından. 

Kaynak: Milliyet Berrin Pehlivan